İSTANBUL (AA) - Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar, "Bankacılık sektörü olarak, sağlıklı ve sürdürülebilir büyüme ile rekabet gücünün artması için makroekonomik istikrarı temel unsur olarak değerlendiriyoruz." dedi.
Çakar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in katılımı ile gerçekleştirilen Türkiye Bankalar Birliği (TBB) 68. Genel Kurul Toplantısı'ndaki konuşmasında dünya ve Türkiye ekonomisi ile sektöre ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Dünyada son yarım yüzyıla yakın dönemde ekonomi politikasının temel kavramlarının açıklık, rekabet, entegrasyon, küreselleşme, uluslararası standardizasyon ve öngörülebilirlik olduğunu bildiren Çakar, şunları kaydetti:
"Bu dönemde, dünya geliri yaklaşık 10 kat, dünya ticaret hacmi ise 15 kat arttı. Gelişmekte olan ülkelerin dünya gelirinden aldığı pay yüzde 25’ten yüzde 44'e yükseldi. Ticaret hacminin gelire oranı ise yüzde 37’den yüzde 60’a çıktı. Son 20 yılda yaşanan küresel finansal şoklar, 2018'de başlayan tarifelerin yükseltilmesi, pandemi sonrası yüksek enflasyon, Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail'in Gazze'yi işgali gibi ekonomik, sosyal ve siyasi olaylar büyüme performansını ve ticaret hacmi artış sürecini olumsuz etkilemiştir. Büyüme dalgalı hale gelmiş ve yavaşlamıştır. Son dönemde, ekonomi politikasında, genel trendi önemli ölçüde etkileyebilecek değişiklikler vardır, yakın ve dost ülkeler ile iş birlikleri, korumacılık, ticaret zincirinin yeniden şekillenmesi, kutuplaşma ve politikalarda belirsizlik ön plana çıkmaktadır.
Belirsizlik, 2025 yılında dünya genelinde ekonomi ve ticaret politikalarının temel kavramı olmuştur. ABD tarafından açıklanan, yeni yüksek tarifelerin ne kadar süreceği, hangi ülkelere veya bölgelere hangi oranda uygulanacağı, ilişkili ülkelerin buna nasıl yanıt vereceği henüz tam anlamıyla netleşmemiştir. Yön aramakta olan para ve sermaye piyasalarında hareketlilik artmıştır. Bu nedenle, dünya ekonomisinde yüzde 3,5 olan uzun dönem ortalama gelir artışının 2025 yılında yüzde 3'ün altına ineceği tahmin edilmektedir. Benzer şekilde, uzun dönem ticaret artış hızının da yüzde 6,5’ten yüzde 1,7'ye yavaşlaması öngörülmektedir. Enflasyon beklentilerinde ise henüz önemli bir değişiklik bulunmamaktadır."
- "Yaşadığımız dezenflasyon sürecinin devamını önemli görüyoruz"
Konuşmasında Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmede bulunan Çakar, belirsizliğin yüksek olduğu bu dönemde, şoklara karşı dirençli olmak ve ekonomik programda yer alan hedeflere zamanında ulaşmak için para ve maliye politikalarının eşgüdümlü olarak finansal istikrarı korumasına, öngörülebilirliği artıracak kural bazlı uygulamalara, verimlilik ve rekabet gücü sağlayacak yapısal reformlara yönelik hali hazırda benimsenen duruşun korunmasına ihtiyaç bulunduğunu söyledi.
Çakar, dengelerin yeniden oluştuğu bu süreçte Türkiye adına oluşacak fırsat penceresinin iyi değerlendirilmesi için OVP’nin uygulanması ve sonuçlarının alınmasının kritik önemde olduğunu dile getirdi.
Para politikasının enflasyonun düşürülmesine odaklandığını bildiren Çakar, şunları söyledi:
"Sektör olarak, olumsuz etkilerini gördüğümüz ve küresel ekonomide bir süre daha devam etmesini beklediğimiz belirsizliklere rağmen, yaşadığımız dezenflasyon sürecinin devamını önemli görüyoruz. Ülkemizde makro istikrarın kalıcı olarak tesis edilmesi ve bilançolarımızın sağlıklı olarak yapılanması açısından, düşük enflasyon ortamına ulaşılmasının en öncelikli konu olduğunu değerlendiriyoruz. İlgili kurumlarımızca bu amaçla devreye alınan kredi büyüme sınırları ve zorunlu karşılık düzenlemeleri gibi kural setleri zaman zaman bankalarımıza maliyetler oluştursa da, enflasyonla kararlı mücadelenin sürdürülmesini gerekli görüyor, bu nedenle makro anlamda uygulanan politikayı destekliyoruz.
Temel alanlardaki gerçekleşmelerin OVP'de öngörülen hedeflere genel anlamda uyumlu olmasını, büyümede iç ve dış talebin dengelenmesini, 2024 yılının ortasında başlayan dezenflasyon sürecinin devam etmesini, enflasyon beklentilerinin iyileşmesini ve fiyatlama davranışlarının süreçte destekleyici olmaya başlamasını, deprem harcamaları hariç olmak üzere, bütçe açıklarının milli gelire oranının yüzde 3’ün altına gelmesini, piyasalarda istikrarın sağlanmasını, dolarizasyonun azalmasını ve yatırımcıların TL’ye duydukları güvenin artmasını, ülkemizin kredi notunun yükselmesini ve risk priminin düşmesini, döviz arz ve talebinin dengelenmesini, rezervlerin güçlenmesini, kamu kesiminin ve özel sektörün borçluluk oranının gerilemesini, olumlu olarak değerlendiriyoruz."
- "Sektörümüz Orta Vadeli Program’a güçlü bir destek sağlıyor"
Konuşmasında bankacılık sektöründeki gelişmelere de dikkati çeken Çakar, sektör olarak sağlıklı ve sürdürülebilir büyüme ile rekabet gücünün artması için makroekonomik istikrarı temel unsur olarak değerlendirdiklerini dile getirdi.
Çakar, "Bu yaklaşımla, sektörümüz Orta Vadeli Program’a güçlü bir destek sağlıyor. Faaliyet ortamındaki iyileşme sayesinde asli işimiz olan finansal aracılık işlevini daha verimli şekilde yapmakta, büyümenin finansmanına katkı vermekte, ödeme sistemlerini etkin bir şekilde çalıştırmakta ve tasarrufların en verimli şekilde kullanılmasına özen göstermekteyiz." ifadelerini kullandı.
Sektörün finansal sonuçlarına ilişkin bilgi veren Çakar, şunları söyledi:
"Bilanço büyüklüğü, 2025 Mart itibarıyla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40 oranında artarak 36 trilyon TL’yi aşmış, milli gelire oranı yüzde 75 olmuştur. Varlıklarımızın yüzde 59’u mevduat ile fonlanmıştır. Mevduatta geniş bir müşteri tabanı vardır. Toplam mevduat yüzde 37 artarak 21,1 trilyon TL’ye ulaşmıştır. KKM hariç, TL mevduatın toplam mevduat içindeki payı 15 puan artarak yüzde 57’ye ulaşmıştır. Bu artışı çok değerli görüyoruz. 2025 Nisan verilerine göre, KKM’nin toplam mevduattaki payı 2023 yılı sonuna göre 15 puan azalarak yüzde 3’e gerilemiştir. Sektörümüzün aktif kalitesi iyi bir düzeydedir. Kaynakların yüzde 67’si menkul kıymetler ve krediler yoluyla ekonominin finansmanında kullanılmıştır.
Kredi hacmi yüzde 32 artarak 18 trilyon TL’nin üzerine çıkmıştır. Krediler, gerek müşteri gerekse sektörler bazında çok geniş bir yelpazede dağılmaktadır. Kredilerin dörtte üçü, reel sektörün finansmanı amacıyla kullandırılan ticari kredilerden oluşmaktadır. Ekonominin lokomotifi olan KOBİ kredilerinin payı yüzde 26 düzeyindedir. Ticari kredilerde ilk sırada yer alan imalat sanayinin payı yılsonuna göre 2 puan artarak toplam kredilerin üçte birini aşmıştır. Tarım sektörüne kullandırılan kredilerin payı yükselmektedir. Kullanım alanlarına göre ticari krediler, makro ekonomik politikaya uyumlu şekilde, ağırlıklı olarak yatırıma, üretime, istihdama ve ihracata kanalize edilmiştir."
- "Tahsili gecikmiş alacak oranı 2025 Nisan itibarıyla yüzde 2,1 ile makul ve yönetilebilir düzeydedir"
Alpaslan Çakar, dünyadaki büyümenin ve ticaret hacminin yavaşlaması, belirsizlikler, jeopolitik riskler ve yüksek enflasyon ortamı dikkate alındığında, kredilerin seyyaliyetinin iyi bir durumda olduğunu söyledi.
"Tahsili gecikmiş alacak oranı 2025 Nisan itibarıyla yüzde 2,1 ile makul ve yönetilebilir düzeydedir." diyen Çakar, şu bilgileri paylaştı:
"Son dönemde, özellikle kredi kartları ve ihtiyaç kredilerinde görülen tahsili gecikmiş alacaklardaki artışın daha iyi yönetilmesi amacıyla bankalar, müşterilerinin yapılandırma taleplerine yardımcı olmaktadırlar. Sektörümüz, bilançonun sağlığı açısından ihtiyatlı bir yaklaşım içinde sorunlu krediler için yeterli karşılık ayırmaktadır. Özel karşılık oranı yüzde 76, genel karşılık oranı ise yüzde 22’dir. Yeniden yapılandırılan veya itfa planına bağlanan krediler 732 milyar TL ile toplam kredilerin yüzde 4,6’sı düzeyindedir. 2025 Mart itibarıyla, özkaynaklarımız yüzde 35 oranında artmış ve 3,1 trilyon TL’ye ulaşmıştır. Sermaye yeterliliği rasyosu yüzde 18 ile düzenlemelerin belirlediği sınırların üzerinde ve uluslararası ortalamalara yakındır. Son yıllarda yaşanan şok nitelikli gelişmelere rağmen, sektörümüz sağlam bir yapıda kalmış ve krediler yoluyla büyümenin finansmanını sürdürebilmiştir. Dayanıklılığı sağlayan temel koşul güçlü özkaynaklara sahip olunmasıdır."
Konuşmasında birliğin faaliyetleri hakkında da bilgi veren Çakar, tüketici hakem heyetlerine bankacılıkla ilgili yapılan başvuru sayısı ve oranının önemli ölçüde azaldığını dile getirdi.
- "Her alanda verimlilik artışını ön planda tutuyoruz"
Çakar, "2012 yılında yaklaşık 5 milyon adet olan finansal sektör başvuruları 2024 yılında 80 binin altına geriledi. Bu başvuruların Tüketici Hakem Heyetlerine yapılan tüm başvurular içindeki payı yüzde 59’dan yüzde 11’e düştü." dedi.
2025 yılı için bankacılıkta bilanço ve temel kalemlerdeki artışın enflasyon gerçekleşmeleriyle uyumlu olmasını beklediklerine dikkati çeken Çakar, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Büyümenin finansmanda önemli bir paya sahip olan kredilerdeki genişlemenin ekonomik faaliyetlerle uyumlu bir hızda olmasını ve bankacılık hizmetlerine olan talep artışının sürmesini bekliyoruz. Müşterilerimizin finansal hizmet ve ürün ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak için güçlü bir çaba ve bir rekabet içindeyiz. Her alanda verimlilik artışını ön planda tutuyoruz. Küresel gelişmeleri ve etkilerini çok yönlü ve dikkatli bir şekilde değerlendiriyor ve ekonomi yönetimi ile istişare ediyoruz. Tehditleri doğru anlamaya, riskleri iyi yönetmeye ve ekonomimizin büyümesi, güçlenmesi ve dirençli kalması için fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Ekonomimiz büyüdükçe ve geliştikçe bankalarımızın ve finansal sektörümüzün büyümeye ve güçlenmeye devam edeceğinin bilinci ile hareket ediyoruz.
Büyüme potansiyelimiz, genç nüfusumuz, dinamik ve çevik özel sektörümüz, ürün ve sektör çeşitliliğimiz, düşük borçluluk oranımız, verimlilik artışını hedefleyen reform ajandamızın yanında, dünyanın yaşadığı tecrübe sayesinde zorlukların aşılacağına ilişkin beklentimiz, geleceğe iyimser bakmamızı sağlıyor. Sektörümüzü ilgilendiren tüm konularda ekonomi yönetimi ve ilgili kurumların yanı sıra diğer tüm paydaşlarla yakın, sürekli, yapıcı bir iş birliği ve güçlü bir iletişim içinde çalışıyoruz. Uygulamada karşılaşılan sorunlar ve tereddütler, çözüm önerileriyle birlikte ilgili tüm kesimlere sunulmaktadır. Paydaşlarımız ile iş birliği içinde ülkemizin sorunlarının önemli bir çözüm ortağı, her alanda gelişmenin itici gücü olmayı sürdüreceğiz. Güçlü rekabetimiz yanında, iş birliği ve dayanışmayı en iyi şekilde kullanmanın gayreti içinde olacağız."